Almanya’da pestisit etken maddeleri pazarı 25 yıldır nispeten sabit kaldı. Ancak bu, çevreye olumsuz etkilerinin de sabit kaldığı anlamına gelmiyor.
Almanya’da yıllık pestisit etken madde satışı 26-35 bin ton arasında. Ancak hava koşulları, tarım ve pestisit ürünlerinin fiyatlarındaki değişiklikler satış miktarında da dalgalanmalara neden oluyor. Bu miktarın büyük bir kısmı tarımda kullanılıyor. 2015-2020 yılları arasındaki dönemin ortalamasında en büyük grubu yaklaşık yüzde 49’la yabani otlara karşı kullanılan herbisitler, onları takiben yüzde 37’yle mantarlara karşı kullanılan fungisitler oluşturuyor. Zararlı böceklere karşı kullanılan insektisitler yüzde 3’e yakın, büyüme regülatörleri yüzde 9 ve diğer pestisitlerin payı ise yüzde 2’nin altında.
Pestisitlerin sadece pazar payı, insanlar, hayvanlar ve doğa için yarattıkları riskler hakkında fazla bir şey söylemiyor. Etken maddelerin sağlık ve çevrede yarattığı tehlikeler, uygulanma biçimleri, uygulanma zamanları ve sıklığı da önemli. Özellikle insektisitler düşük yoğunlukta bile çok zehirli; üstelik sadece hedef organizmalar için değil, arılar gibi başka böcekler için de. Bu pestisitler küçük miktarlarda ve seyrek kullanımda dahi büyük zararlara neden olabiliyor.
1990-2020 yılları arasında Türkiye’de kullanılan pestisitlerin gruplara göre dağılımı incelendiğinde, yıllar içinde insektisit kullanımının yüzde 17 civarında düştüğü ancak herbisit kullanımının üç katına, fungisit kullanımının yaklaşık 7 katına çıktığı gözleniyor.
Almanya’da tarım arazilerinin büyük bir bölümünde yılda birçok kez pestisit uygulanıyor: Federal Çevre Dairesi’nin hesaplarına göre, tarım arazilerinde hektar başına 2,8 kilo pestisit etken maddesi kullanılıyor. Ancak bu veriler kısmen doğru: Tarım işletmeleri arazilerinde kullandıkları pestisit miktarını kaydetmek zorunda olmalarına rağmen, resmî kurumlar bu verileri düzenli olarak toplayıp yayınlamıyor. Böylece eyaletler arasında bir karşılaştırma yapabilmek ya da sorunların yoğun olduğu bölgeleri saptayabilmek için gerekli şeffaflık ve bilgi sağlanamıyor.
Resmî kurumlar pestisit uygulama yoğunluğunu ölçmek için bir Kullanım Sıklığı İndeksi (BI) kullanıyor. Bu endeks Türkiye’de kullanılmıyor. Bu değer, bir ürün için bütün arazide izin verilen maksimum pestisit miktarının ne sıklıkta kullanıldığını tarif ediyor. Buna göre, Almanya’daki pestisitlerin en yoğun kullanıldığı tarım ürünü, 2020’de 28,2’lik bir kullanımla elma; bunu 17,1’le üzüm ve yüzde 13,7’yle şerbetçi otu izliyor. Kullanım sıklığı endeksinden yola çıkarak çelik veya aşı gibi geleneksel yöntemlerle bitki çoğaltmanın (klonlama) sağlık ve çevre üzerindeki etkilerini söylemek mümkün değil. Bu yollarla üretilen çok yıllık bitkilerdeki (örneğin elma veya üzüm) genetik çeşit eksikliği bitkileri duyarlı hale getiriyor ve yüksek miktarda fungisit kullanımına yol açıyor. Yararlı böcekler de dahil olmak üzere doğal tür çeşitliliği de yeterince zengin değilse, insektisit kullanımı da artıyor.
Görünümün mükemmel olması beklentisi de meyve ve sebze sektöründe pestisit kullanımını artırıyor. Çevre etkileri dikkate alındığında önemli bir unsur da uygulamanın yapıldığı toplam alan. Herbisit kullanımı bunun bir örneği. İstenmeyen yabani otların geniş arazilerde tekrar tekrar pestisitlerle yok edilmesinin bitki ve hayvanların yaşam alanları üzerinde çok önemli etkileri var. Ayrıca birçok herbisit, yosunlar ve su bitkileri için de zehir demek ve yeraltı sularını kirletebiliyor. Bu durumda ekilen arazilerin yüzde 22’sini kaplayan mısır gibi ilk bakışta daha az pestisit kullanılan, ama daha çok araziye yayılan tarım ürünlerinin de çevreye ve su kalitesine etkisi çok önemli. Püskürtülen maddelerin zehir oranı üzerine onlarca yıldır yapılan gözlemler sonunda çok az miktarların bile çok etkili olduğu anlaşıldı.
O halde Almanya’da neredeyse sabit kalan pestisit miktarı, çevre ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki olumsuz etkilerinin de sabit kaldığı anlamına gelmiyor.
Türkiye’de kullanılan toplam pestisit miktarının bitkisel üretim yapılan alanlara bölünmesi suretiyle hektar başına kullanılan pestisit miktarının hesaplanması yöntemi, üretimin yoğun olduğu bölgelerde pestisit kullanımının fazla olduğunu gözlerden gizliyor. Örneğin Hollanda, Belçika, İtalya ve Portekiz’de yıllık pestisit kullanımının hektar başına 5 kilogramın üzerinde olduğu, 2020 yılında Türkiye genelinde kullanılan pestisit miktarının ise hektar başına 2,2-2,5 kilogram olduğu ve bu değerin AB ülkelerine kıyasla çok düşük olduğu ileri sürülüyor. Türkiye’de kullanılan pestisit miktarı 50 ila 60 bin ton/yıl civarında. Ancak bu rakamın yaklaşık yüzde 50’si Adana, Mersin, Manisa, Aydın, Bursa, İzmir ve Antalya illerinde kullanılıyor. Bu illerde hektar başına pestisit kullanımı çok fazla. Antalya’da 2020 yılında hektar başına pestisit kullanımı yaklaşık 14 kilogram, Manisa’da ise 9 kilogram seviyesinde. Pestisit kullanımının yoğun olduğu illerde halk sağlığı, biyoçeşitlilik kaybı, kimyasal kirlilik gibi sorunlar daha fazla görülecektir.
Almanya’da pestisit kullanımını azaltacak etkin bir politika yok. Şirketler yasaklanan sentetik kimyasal pestisitlerin yerine genellikle başka sentetik kimyasal pestisitler kullanıyor, yani bitkilerin kimyasal koruyuculara bağımlılıkları azalmıyor.
1995 yılında Almanya’da 220 değişik pestisit etken maddesi satılıyordu. Bunların yaklaşık yarısı 2019’a kadar geçen sürede yasaklandı. Buna rağmen 2019’da pazarda bulunan etken maddelerin sayısı 251’i bulmuştu. Bu durum sivil toplum örgütlerinin, bitkilerin kimyasallara bağımlılığının azalmadığı yönündeki tahminlerini doğrulamakta. Türkiye’de kullanılan pestisit etken madde sayısı 2018 yılında 385 adete düştü. 2008- 2021 yılları arasında 213 etken maddenin kullanımı yasaklandı.
Ancak Türkiye’den ihraç edilen gıda ürünlerinde yasaklanmış pestisitlerin kalıntısının çıkması kullanımda olan pestisit etken madde sayısının resmî kurumların bildirdiği sayıdan daha fazla olduğunu gösteriyor.
Bu yazıda Türkiye'ye dair yer alan bilgiler Bülent Şık tarafından derlenmiştir.